
Londra seyahat notlarımda klasik bir seyahat rehberinden ziyade ilgimi çeken, sıra dışı ve değerli bulduğum şeyleri paylaşıyorum.
İlginç Noktalar
İngiliz okullarında çocukları sürekli olarak müzelere götürme alışkanlığı var. Neredeyse her müzede ilkokul gruplarını görmek mümkün. Onlara özel oyunlar ve turlar düzenleyerek çoçukların yaşayarak öğrenmesini sağlıyorlar.
Londra’da ulaşım altyapısı çok iyi. Metro biraz eski ama yüz yıl önce yapılmış bir metro için hiç de fena değil. Sürekli bir yenileme çalışması içinde. Londra’da ulaşım için Oyster kart kullanılıyor bizdeki Akbil ya da İstanbul Kart gibi. Bizden farklı birkaç yanı var. Londrada merkezden başlayarak Zone 1, 2, 3, 4 ve 5 şeklinde bölgelere ayrılmış. Sadece kullanacağınız bölgelere göre haftalık ya da aylık ulaşım paketi alabiliyorsunuz. Bana garip gelen şeylerden biri metrodan çıkarken de kartınızı okutmanız gerekmesi. Yoksa çıkamıyorsunuz ve ceza alıyorsunuz. Kart metroya giriş ve çıkış noktanızı hesaba katarak ücret düşüyor çünkü.
British Museum ile Yunanistan davalık çünkü müzede Yunanistan’a ait zamanında çalınmış ya da ülke dışında kaçırılmış pek çok tarihi eser var. Yunanistan bunları geri istiyor ancak müze kendisinin bu eserleri daha iyi koruyacağını söyleyerek iade etmeye yanaşmıyor. British Museum’da Mısır’dan pek çok değerli parça, mumya ve heykel var. İnsan şaşırıyor bunların Mısır’da olması gerekmez mi diye.
Londra’nın ünlü bölgelerinden biri olan Knightsbridge yani Harrods civarı resmen bir Orta Doğu semtine dönüşmüş durumda. Nargile kokuları ve Arap turistlerin çokluğu sizi şaşırtabilir.
Londra’da neredeyse İngiliz’den çok yabancı var. Pek çok kafede restoranda yabancılar çalışıyor. Çok üst sınıf mekanlar dışında neredeyse her yerde garsonlar yabancı. Yani aslında kendinizi yabancı hissetmenize gerek yok çünkü zaten çoğu insan yabancı. İngilizcem nasıl diye çok dert etmeye de gerek yok çünkü karşılaşacağınız çoğu kişi İngilizceyi ikinci bir dil olarak konuşuyor olacak.
Londra’da bize çok ilginç gelebilecek şeylerden birisi de doğal dokunun korunması. Ev sahipleri kafalarına göre pencerelerini bile değişemiyor. Her şey izne tabi. Doğal ve tarihi dokuyu korumaya çok önem veriyorlar. Mesela bir yakınımızın penceresini değişmesine izin verilmiyor. Ya da eskimiş bir binanın yeniden yapımı için tarihi bir cephesinin yıkılıp yeniden yapılmasına izin verilmiyor. Bizdeki durumla karşılaştırınca insan her şeye şaşırıyor.
Bir de çok ilginç bir nokta aşırı bir milliyetçi hava var sanki. Mesela markete gidiyorsunuz tavuğun üstüne “British chicken”, unun üstüne “British flour” ya da kurabiyenin üstüne “British cookies” yazıyorlar koca koca etiketlerle. Bir British takıntıları var.
Bizden farklı olarak çok fırsatçı değiller. Mesela Londra Heathrow hava limanına gittiğinizde (dünyanın en büyüklerinden biri) orada yeme içme fiyatı şehirle neredeyse aynı. Türkiye’de havalimanları normal fiyatın 2 ila 4 katı arası pahalı satışlar yapıyor.
Yeme – İçme
Londra merkezde Piccadily metro istasyonuna 4-5 dakika yürüme mesafesinde Babaji isimli bir Türk restoranı var. Hem konumu hem de lezzet ve tasarımı güzel. Hatta Babaji’de yediğim pideler Türkiye’deki pidelerden daha güzeldi diyebilirim. Künefesini pek beğenmedim ama onun dışında tüm yemekleri lezzetliydi. Epey rağbet gören bir yer. Türk, Arap, İngiliz ve Avrupalı her milletten müşterisi var.
Babaji yakınındayken uğranabilecek bir diğer yer ise Said dal 1923. Said bir İtalyan çikolatacısı. Küçük bir dükkan ama tıklım tıklım dolu. Sıra beklemeniz gerekiyor genelde 15-20 dakika. Sıcak çikolatası, erimiş çikolata ve çileği, profiterolü oldukça güzel. Bunlar benim denediklerim ama dükkandaki her şey leziz görünüyordu.
Bu arada bu seyahatimdeki favori yerlerimden biri Pret A Manger’dı. Tavsiye ederim, pratik, doğal ve lezzetli. Altta sizinle iki tane Pret selpak resmi paylaşıyorum, bakın bakalım ne diyor 🙂
Alışveriş
Londra dünyaca ünlü markalara ev sahipliği yapıyor. Ancak şehrin rağbet gören belli başlı noktaları var. Bir kere Londra’ya gidince Harrods ziyareti yapmadan olmuyor. Sonra benim gibi çay seven biri için Fortnum & Mason’a gidip onlarca tür çay almak ve bir öğlen çayı içmek Londra’da yapılması gereken şeylerden birisi. Alışverişlerinizde Tax Refund formu almayı unutmayın. Havaalanında vergi geri ödemesi alabilirsiniz.
Londra’da alışveriş için kilit yerlerden birisi Biscester Village. Bildiğiniz küçük bir köy. Ancak bu köyün özelliği dünyaca ünlü markalarla dolu olması. Tıklım tıklım resmen. Özellikle Uzak Doğulu ve Arap turistlerin uğrak yeri. Biscester’e giden otobüsler var ancak bunlar belediye otobüsü değil de şehirler arası otobüs tarzı araçlar. Ancak bence tren yolculuğu daha keyifli ve rahat. Marylebone tren istasyonunda Bicester’e trenle bir saate gidiliyor ve tam Biscester köyünün 3 dakika yürüme mesafesindeki bir durakta iniyorsunuz. Alışveriş yapmak isteyenler için harika bir yer denebilir. Mesela dışarıda 180 sterline satılan bir Prada cüzdanı 80 sterline bulabiliyorsunuz. Çoğu ürün piyasa fiyatının yarısına yakın seviyede. Bir de vergi geri ödemesi aldığınızda iyice hesaplı bir hal alıyor.
Gez & Gör
Londra’da gezecek görecek o kadar çok şey var ki. Ben şimdi sadece satır başlarını sayacağım. Bu arada Londra’da neredeyse tüm büyük ve görülmeye değer müzeler ücretsiz. British Museum kesinlikle görülmeli. Aynı şekilde Science Museum ve Natural History Museum da görülmesi gereken yerler.
Biz bu sefer bilet alıp Tower of London ve Tower Bridge’e de gittik. Tower of London’da bir sürü farklı sergi var. Kraliyet mücevherleri (Crown Jewels) görülmeye değer. Tower of London içinde farklı farklı birçok bölüm var ve her bölümde tematik sergiler var. Mesela silah ve zırhlar sergisi, hapishane sergileri vb.
Tower Bridge’den geçmek ücretsiz ama bilet alıp köprünün üstünde yer alan kulelere ve cam terasa çıkabiliyorsunuz. Burada köprünün inşa sürecini ve işleyişini anlatan muazzam görseller ve animasyonlar var.
Kensington Palace’a gidip kraliyet elbiselerini görebilirsiniz. Kraliçe ve prenseslerin kıyafetleri tarihsel gelişimi içinde sergileniyor. Ayrıca sarayda eskiye dair pek çok anı, eşya ve oda muhafaza edilmiş. Adım adım tarihi yaşıyorsunuz.
İngilizlerin kendi kültür ve geçmişleriyle ilgili her bir şeyi muhafaza edip markalaştırdığını görmek mümkün. Açıkçası insan imreniyor. Keşke biz de değerlerimize bu kadar iyi sahip çıkabilsek diyor.
Londra’da en bilinen yerlerden birisi London Eye. London Eye çevresinde şehrin önemli turist cazibe merkezlerini yerleştirmişler. Mesela London Dungeon’a gidip canlı canlı geçmişteki zindanlarla ilgili bir tura katılabilirsiniz. Gezerken sizi gerçekçi ses ve görüntüler takip edecek.
Bizim en sevdiğimiz yerlerden birisi London Sea Life oldu. Bu devasa su hayatı parkında yüzlerce su canlısını görmek mümkün. Bizim en çok sevdiğimiz kısım ise penguenler oldu. Penguenler gerçekten çok tatlı hayvanlar. Yürüyüşlerini izlemek eğlenceli. Suda ne derece çevik ve hızlı hareket ettiklerini görünce şaşıracaksınız.