

Dün bir öğrencim için YDS yani yabancı dil sınavı için kitap bakarken rafların YDS Sınav Stratejileri türünden kitaplarla dolu olduğunu görünce biraz şaşırdım. Yani böylesi bir yaklaşım sanki gizli bir formül varmış, bunu öğrenince her şey çözülecekmiş mesajı veriyor. Sonra bu kitaplardan birine göz attım, içinde kırk bin türlü formül var: şunu görünce şöyle yapın, bunu görünce böyle yapın, virgül varsa şu gelir, nokta varsa bu gelir tarzında. Bir kişi oturup bunları ezbelerlemekle vakit kaybedeceğine, doğru düzgün İngilizce öğrense çok daha iyi bir iş yapmış olur ve bu kendisine uzun vadede daha büyük bir yatırım olur.
Dil bir bütün. YDS çoktan seçmeli bir İngilizce testi olarak sadece okuma anlama becerisi ölçüyor. Yani bir kelime İngilizce konuşmayı ya da yazı yazmayı bilmeden bu sınavdan iyi puan almak mümkün. Ben de lisede üniversiteye girmek için bu tür bir dil sınavına hazırlanmıştım. Dil öğrencileri, üniversite sınavına ek olarak bir de İngilizce sınavına giriyorlar. O sınavdan oldukça yüksek bir puan alıp üniversiteye yerleşmiştim ama İngilizcesine güvenen ben asıl İngilizcenin tadını Boğaziçindeki hayatım esnasında öğrendim. Eğer kendi lisemde sadece sınav odaklı bir eğitim alsaydım, yazma ve konuşma gibi alanlarda eğitim almasaydım muhtemelen Boğaziçinin İngilizce yeterlilik sınavını okula gelir gelmez geçip bölümüme başlayamazdım. Şükür ki lisede bilinçli hocalarımız varmış, özellikle de Ahmet Hocama dili bir ders gibi öğretmek yerine bize yaşattığı ve kullandırttığı, yazılar yazdırıp, türlü türlü metinler okuttuğu için teşekkür etmeliyim. Ona ek olarak ben de yurtdışındaki arkadaşlarımla sürekli olarak İngilizce e-postalaştığım ve ilgi alanlarımda okumalar yaptığım için YDS gibi dil becerisini çok sınırlı çerçevede ölçen bir sınavdan sonra Boğaziçinin İngilizce okuma, yazma ve dinleme becerilerini ölçen ve pek çok öğrenci için oldukça zorlu olan BUEPT/Proficiency sınavını pek bir güçlük çekmeden geçtim.
İnsanların bir yıl hazırlık eğitimi alıp da geçemediği bir sınavı liseden gelip hemen geçmek haliyle bir memnuniyet duygusu ve abi ben bu işi öğrendim modu sunabiliyor. Ancak dersler başlayınca işler değişiyor. Lise hayatınızda bir yılda okuduğunuz kadar İngilizce metni bir dönemde sadece tek bir ders için okumak durumunda kalınca adeta çağ atlıyorsunuz, sonra lisede bir sayfa İngilizce yazarken, bölümde 10-15 sayfalık ödev üstüne ödev yazınca da açılıyorsunuz. Resmen sınırlarınızı genişletiyorsunuz ve bu çok güzel bir şey (biraz da zor tabi).
Tabi bir de dilin iletişim boyutu var. Boğaziçinde aldığınız derslerde yerli ve yabancı hocalardan türlü türlü İngilizce aksan duyuyorsunuz, Türkçesini bilmediğiniz konuları İngilizce öğreniyorsunuz. Bu da ilk başta alışmayı gerektirebilir. Kendi adıma bölümün ilk dönemi bir alışma evresi olmuştu. Sonrasında her şey yoluna oturmuştu. Ne kadar erken alışırsanız o kadar iyi.
Sonra yıllar geçti, türlü türlü sınavlarda sayfalar dolusu İngilizce yazı ve ödev, onlarca da sunum hazırladık. Yani İngilizceyi ciddi şekilde kullandık. Sonra meraktan üçüncü sınıfın ilk dönemi o zaman KPDS şu an YDS olan 100 soruluk İngilizce testine girdim. O ana kadar son 3 yılda hiç bir çoktan seçmeli İngilizce test çözmüşlüğüm yoktu. Hatta klasik anlamda Türk eğitim sistemine epey de yabancı kalmıştım. Velhasılıkelam, hiç bir hazırlık yapmadan sabah kalkıp adı geçen sınava girdim, tüm sorulardan emindim. Sadece bir tane okuma parçası sorusunda sıkıntı yaşamıştım çünkü sorunun metninde verilen bilgi benim İngilizce dilbilim dersinde öğrendiğim İngilizcenin tarihiyle ilgili bilgilerle uyuşmuyordu. Kalbimin sesini dinledim ve o soruyu yanlış yaptım 😀 Nihayetinde sınav sonuçları açıklanınca 99-1 geldi.
Sınav sonuçları gelince görmüş oldum ki öyle YDS stratejisine falan filan gerek yok. En büyük strateji dili hakkıyla öğrenip kullanmak.
Bu durumu bir kez daha dördüncü sınıfta yaşadım. İnsanların aylarca çalıştığı TOEFL sınavı için sınavdan önceki akşam tek bir deneme çözüp sınava girdim ve Türkiyede pek az insanın alabileceği bir puan aldım. Bir kez daha içgüdülerim doğrulanmış oldu. Eğer İngilizceyi eğitim hayatınızda ya da iş hayatınıza yazılı ve sözlü olarak aktif kullanıyorsanız, sınavlarda pek zorlanmıyorsunuz. Yani en iyi İngilizce sınav stratejisi iyi İngilizce öğrenmek. Eğer yola nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, etrafınızda bu konuda bilgili birine danışın derim, hatta bu sizin için cidden önemliyse danışmanlık hizmeti alın. Açıkçası bence şu an İngilizce öğrenmek insanın kendine yapabileceği en büyük yatırımlardan biri. Ama kime danıştığınıza dikkat edin, yarım doktor candan yarım hoca imandan edebilir.
Merhabalar Hüseyin hocam,
Emeğinize sağlık. İstanbul’da ofisiniz varmıdır? Varsa hangi lokasyondasiniz?
Sizleri ziyaret Edip tanışmak isterim
Merhaba Taner Bey rica ederim. Evet ofisim İstanbulda ancak programım genelde dolu olduğu için referanslı görüşmeler ya da kendi planlı öğrenci görüşmelerim dışında pek görüşme kabul edemiyorum.