
İngilizce öğrenmek sadece bir dil öğrenmek değil aslında. Günümüzde İngilizce öğrenmek hayatı ve dünyayı öğrenmek demek. Şimdi ne demek istediğimi kendi hayatımdan kişisel örneklerle açıklayacağım.
İngilizce ve yemek
Mesela şu an bu satırları size İtalya’dan yazıyorum. İngilizcenin faydası ne? İngilizce dünyayı dolaşmayı mümkün kılıyor. İngilizce dünyayı anlamayı mümkün kılıyor. Her gittiğiniz yerde konuşup bilgi alacak birini bulabiliyorsunuz. İngilizce size dünyayı keşfetmek için güç ve motivasyon sağlıyor. Dünyayı anlayıp kendi doğru bildiklerinizle karşılaştırmayı mümkün kılıyor. Örneğin Türkiye’de Zorlu Center’da Eately diye bir mağaza restoran karışımı bir yer var. Türkiye’de bu mekan üst seviye bir yer. Ancak İtalya’ya geldiğinizde Eately sıradan halkın her gün gittiği bir restoran. Güzel, şirin, temiz ve makul bir yer. Mesela Milan’daki Eately’de 6,5 euroya taptaze bir margarita pizza yiyebiliyorsunuz. Bunu Türkiye standartlarıyla 6,5 lira gibi düşünebilirsiniz. Sonuçta burada insanlar euro kazanıp euro harcıyor. Türkiye’de 6,5 lira karşılığında böyle bir hizmet ve lezzet almanızın imkanı yok. Nokta. Bu arada İtalyanlar da limonataya limonata diyorlar ama limonata anlayışları limonlu maden suyu.
İngilizce ve sokak kültürü
Ya da benzer bir örneği Amerika’dan vereyim. Türkiye’de Starbucks biraz daha pahalı üst seviye bir kafe ayarında. Ama Amerika’da Starbucks mahalle kahvesi gibi bir şey. Ben Amerika’da çalışırken ofisten sabah arada kahve içmeye giderdik. Tam da dediğim gibi fiyat ve tarz olarak modern mahalle kahvesi ayarındaydı.
İngilizce ve otomobiller
Ya da mesela geçen Londra’ya ziyaretimde merak edip araba fiyatlarını karşılaştırmıştım. İngiltere Range Rover araçların sahibi olan ülke. Türkiye’de 350 bin lira olan Range Rover Evoque, Londra’da 35 bin sterlindi. Şimdi bunu sterlini çevirip düşünmeyin. Adam Londra’da 2 yıl çalışıp ortalama 2 bin sterlin maaşla bu aracı alabilir belki ama Türkiye’de aynı şeyi yapmak için neredeyse ortalama bir insanın 20 yıl çalışması lazım. İnanılmaz bir uçurum. İnsan bunları görünce biraz üçüncü dünya ülkesi gibi hissediyor.
İngilizce ve emek algısı
Yurt dışına çıkınca üzücü olan şeylerden birisi emeğinizin erimesi. Yani şu anki kurla elinizde 4 lira varsa 1 euro oluyor. Yani bir Avrupalı’nın dört katı çok çalışmanız gerekiyor benzer şeylere ulaşmak için.
İngilizce ve kopyacılık
Seyahat etmek gerçekten insanın ufkunu açıyor. Bazen yurt dışında gördüğünüz bazı şeylerin daha sonra Türkiye’de yeni bir buluşmuş gibi lanse edilmesini görüp gülüyorsunuz. Yine Amerikada çalışırken Bank of America’nın özel bir programı vardı. Birkaç yıl sonra onu Türkiye’de bir bankanın birebir kopyalayıp reklamını yaptığını görünce gülümsemiştim. Nasılsa millet bilmiyor diye yeni gibi tanıtılıyor.
İngilizce ve alışveriş
İngilizce ve dünya algısı ile ilgili bir başka örnek de alışveriş alanında. Mesela bundan 5-6 ay önce ders kayıtlarım işin kaliteli bir mikrofon almam gerekiyordu. Türkiye’de mikrofonları inceledim ancak beğendiğim mikrofonların çok uçuk fiyatları vardı. Seçtiğim mikrofonlardan birinin Türkiye fiyatı 600 liraydı. Sonra hemen bir uluslararası pazarı ve fiyatları inceleyim dedim. Bir baktım Amazon’da 80 dolar. Oradan sipariş verdim ve o zamanki dolar kuruyla 240 lira civarı bir fiyata almış oldum. 2 ay önce yeni bir mikrofon gerekti. Ancak istediğim mikrofon Türkiyeye gönderilmiyordu. Ben de Amazon üzerinden Londrada bir yakınıma göndertip daha sonra ondan teslim aldım. Dünyanın nasıl işlediğini biliyorsanız, İngilizceniz varsa yeni seçenekler oluşturabiliyorsunuz. Tek bir yere, tek bir seçeneğe bağlı kalmıyorsunuz.
Size yine ilginç bir şey anlatayım. Arabistan’da vergi yok. Yani bizdeki bildiğiniz KDV vergisi yok. Ben en son telefonumu oradan almıştım. Ve Türkiye fiyatı arasında çok ciddi bir fark vardı. Seyahat edince, dil bilince böyle şeyleri öğreniyorsunuz.
İngilizce ve eğitim
Şimdiye kadar söylediklerim daha çok maddi şeyler oldu. Şimdi de size İngilizcenin eğitim ve hayata bakışla ilgili ciddi etkilerinden bahsetmek istiyorum.
İngilizce kesinlikle hayata ve olaylara bakışınızı değiştiriyor. Nasıl mı? Mesela ben Türkiye ile ilgili bir haber olduğunda o haberi sadece Türk medyasından değil İngiliz, Alman, Orta Doğu haber sitelerinden de inceliyorum. Dünyanın dört bir yanından insanların Twitter’daki görüşlerini okuyabiliyorum. Böylece olaylara tek bir açıdan değil bir sürü farklı açıdan bakabiliyorsunuz. Acaba kandırılıyor musunuz, söylenenler ne derece doğru diye karşılaştırma ve inceleme imkanınız oluyor. Bu olayın haber kısmı bir de eğitim kısmı var.
Eğitim için İngilizce olmazsa olmaz. Gerçekten. İşe yarar, önünüzü açacak ne kadar güncel ve faydalı kaynak varsa İngilizce. Bilim dili, teknoloji dili İngilizce. İnternette ne ararsanız o konuyla ilgili İngilizce kaynak var ama Türkçe için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Ben bir kitabı İngilizce okuyup bitirdikten birkaç sene sonra Türkçesinin yayınlandığını ya da hiç yayımlanmadığını görüyorum. Bu durumda İngilizce bilenler ve bilmeyenler arasında ciddi bir bilgi uçurumu oluşabiliyor.
Mesela geçen tam 19 tane online eğitim satın aldım. Çok farklı konulardaki bu eğitimlerin hepsinin dili İngilizce. Benzer eğitimlerin maalesef Türkçeleri yok. O 19 eğitim benim mesleki ve kişisel gelişimime ciddi katkı sağlayacak ama maalesef bu eğitimlere dil problemi sebebiyle erişemeyecek çok fazla kişi var.
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. İngilizce gerçekten de dünya algısını değiştiren, yeni kapılar açan, yeni bakış açıları kazandıran bir araç. İngilizce bir amaç değil araç olmalı. Ondan faydalanmalısınız. İngilizce rafta dursun diye değil hayatınıza değer katsın diye öğrenilir.
Merhaba. Yazılarınız gerçekten çok faydalı. Umarım böyle faydalı yazılar yazmayı devam ettirirsiniz. Bir sorum olacaktı size. Sizce İngilizce üzerine yoğunlaşan biri Amerikan mı yoksa İngiliz ingilizcesi mi öğrenmeli?
Nurdan Hanım merhabalar, yorumlarınız için teşekkür ederim. Bu aslında biraz tercih meselesi. Genelde dünya çapında en çok içerik Amerikan İngilizcesi ile var. Daha çok bilineni Amerikan İngilizcesi. Ben fayda temelli bakınca Amerikan İngilizcesine daha yakınım. Kulağıma da daha güzel geliyor. Ama öte yandan İngilizce aksanına bayılan da çok. Dediğim gibi mesele kişisel tercihlere ve içinde bulunduğunuz ortama bağlı. Ancak ister İngilizce ister Amerikan aksanı öğrenin tüm aksanlara aşina olup anlayabilmeniz diğer aksanlarda da içerik dinleyip izlemeniz gerekir.