Uzunca yıllar eğitim sisteminin farklı aşamalarında bulunmuş bir insan olarak gördüğüm temel şeylerden biri eğitimde öğretmenin rolü. Bir öğretmen kesinlikle bir kitaptan farklı şeyler söyleyebilmeli. Eğer bir ders sadece bir kitabın tekrarı olarak geçiyorsa ve öğretici tarafından kitaba bir şey eklenmiyorsa ya da kitap öğrencilerin anlayacağı bir forma dönüştürülüp sunulmuyorsa, bu durumda öğrencilerin derse gelmek için pek de motivasyonlu olmasını beklemek zor. Haliyle öğrenci derste anlatılan her şeyin kitabın bir kopyası olduğu görüşüne kapılmışsa derse gelmek yerine kendi arzu ettiği bir zaman ve yerde o kitabı kendi başına okumayı tercih edebilir.
Öğretici konumundaki kişinin bir ana materyal olarak nitelendirilebilecek kitap bilgisini
- ya öğrencilerin anlayacağı dile dönüştürüp, onlara uyarlanmış şekilde aktarması
- ya kitaptakine kendinden bir şeyler katarak, öğrencilerinin ihtiyaçları doğrultusunda konuyu zenginleştirerek anlatması
- ya da bu ikisini beraber yapması gerekiyor
Aksi takdirde öğrenci bir derse gelmekle gelmemek arasındaki farkı anlayamayabiliyor ve bu da doğal olarak bir tür ilgisizliğe sebep oluyor.
Eğitimle ilgili ikinci bir temel konu ise öğrencilere yaklaşım. Öğretici bir öğrenciyi doldurulacak bir kutudan ziyade yakılacak bir ateş olarak görmeli. Öğretici bilgiyi kaşık kaşık öğrencinin ağzına dayamak yerine, bir tartışma, eleştiri ve diyalog ortamı oluşturup, bu ortam içerisinde öğrencileri yönlendirerek onları bilgiye ulaştırabilmeli. Öte türlü hazır alınan bilginin kıymeti çok bilinmeyebilir. Oysa öğrencinin kendi başına kafa yorduğu, kendi bulduğu hem daha eğlenceli hem de daha kalıcı olur.