Bu aslında yazılması bir yıl önce kadar planlanmış ancak yazma edimi ise belli şartlar gerçekleşene kadar ertelenmiş bir yazı. Lisans yıllarında ne okuduğumu soranlara Çeviribilim diyince bir açıklama döngüsü takip ederdi. Çeviribilimin çevrebilim olmadığını, tercümanlıkla ne açıdan benzer ve farklı olduklarını anlatan bir diyalog ortaya çıkardı. Şu sıralar ise yüksek lisans alanın ne diye soranlara bilişsel bilim cevabını verince Türkiye’de çok da bilinmeyen bu alanla ilgili arkaplan bilgisi verip felsefe, dilbilim, psikoloji ve bilgisayar mühendisliği bölümlerinin nasıl bir araya gelerek insan zihninin ve akıl dediğimiz şeyin işleyişini incelediğiyle ilgili bir cevap sunuyorum. Bana özelde sen ne çalışıyorsun derseniz şu sıralar genelde dil ve hafızanın ilişkisiyle ilgileniyorum
Ancak bu sorulardan belki de daha da mühimi hala daha belli zihinsel eşikleri aşamadığımızı gösteren “Ama lisans ile yüksek lisansın çok farklı?” tarzı sorular. Bu tür bir soruya ta lisans ikinci sınıftayken doğal dil işleme konulu lisansüstü düzeyde yüzlerce sayfa araştırma okuduğumu, yurt içi ve dışı eğitimlere katıldığımı ya da lise ikinci sınıfta İngilizce öğrenirken en büyük eğlencelerimden birinin MSDN Visual Basic ve NetFramework dökümantasyonu okumak olduğunu söyleyince soru soran kişinin zihninde bir şeyler canlanıyor.
İçinde bulunduğumuz çağda eğitim ciddi anlamda klasik kalıpların dışına çıkmış durumda. Belli bir zeka ve eğitim seviyesindeki kişilerin gerekli ek eğitimle daha önce çalışmadıkları bir alana kaymaları, yeni beceriler edinmeleri mümkün. Bunu kendi üzerimde ve çevremde gördüm. Konferans tercümanı olan ekonomi mezunu, programcı olan fizikçi, sosyal medya uzmanı olan tercüman, müfredat uzmanı olan kimyacı. Sürecin anahtarı ilgi, azim ve iyi eğitim kaynakları. Mesela Coursera’dan Python ile bilgisayar programcılığı ve sosyal psikoloji öğrenirken YouTube videolarından gitar çalmayı, araba tamir etmeyi ya da yemek yapmayı pekâlâ öğrenmek mümkün. Eğitim ve öğrenme artık sadece dört duvar arasında, öğretmen öğrenci ekseninde gerçekleşen bir olgu olmaktan çıkmış durumda.
Tüm bu süreçte gördüğüm eğer bir konuda ilgiliyseniz, gerekli emeği ortaya koymaya hazırsanız adım atmaktan çekinmeyin. Deneyip başaramamak, denemeyip “başarılı” kalmaktan çok daha iyi. Bir de hayat futbol maçı gibi topun nereden geleceği belli olmuyor o sebeple her pasa az buçuk hazırlıklı olmakta fayda var.